5 Temmuz 2013 Cuma

GÖZELER KURUMADAN

  Gölgeden çıkmaya çalışan bir kalp atıyor avuçlarımda. Avuçlarımdaki , avuçlarımda değil de kaf dağında sanki.
 Kurulu bir saat; tik tak, tik tak...
   Kim ayarladı bu saati, bu dezeneği kim kurdu? Bu zemberek ne zaman boşalacak? Kendi tik takını, ne zaman kuracak? Neyi bekler?
   Ah, yüreğim! Isssız sokaklarında yalın ayak dolaşabilsem. İçindeki cam kırıklarını ; seni avuçlarımda eze eze  dökebilsem..
    Herbir fışkırış sevgiye kapı aralasa. Korku duvarlarımı boydan boya yıksa. Benden yeni bir ben yaratsa.
   Avuçlarımdaki , kaf dağından avuçlarıma konsa, zümrüdü ankamla......

HAYATIMIN BAHARLATINA

                                   HAYATIMIN BAHARLARINA

    Sevgili Papatyalarım, Menekşelerim, Sümbüllerim, Nergislerim, Kardelenlerim, Camgüzellerim, Küpelilerim, Orkidelerim, Aşk merdivenlerim, Açelyalarım…

    Yazacağım alan sınırlı olmasaydı ve yazacağım isimleri okumanın sizleri yormayacağını düşünseydim Ceyhun Atuf  Kansu’nun “ Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirindeki gibi  dünyadaki bütün çiçeklerin adlarını tek tek yazmak isterdim sizlerdeki renk , koku,  bedensel ve ruhsal  farklılık ve güzelliklerinizin sizlere özgü oluşunu kendimce anlatabilmek için.

   Gerçekten her biriniz ayrı bir dünya ve ayrı bir güzelliksiniz.Ve ben üç yıl boyunca  sizleri gözlerimle, sözlerimle, ellerimle,  okşadım, kokladım. Işıltılarınızı hayranlıkla izledim. Geldiğinizde topraktan başını çıkaran bir kardelenken şimdi tüm çiçeklerin şarkısını bazen koro, bezen solo, bazen de çok sesli  söyleyen  hayatımın mucizeleri  kocaman çiçekler oldunuz.

       Üç yıl boyunca sizlerle öyle güzellikler yaşadık, o kadar güzel çalışmalara imzalar attık ki sizlerden ayrılacak olmam beni çok ama çok hüzünlendiriyor. Bana yaşattığınız güzellikler, sevgiler, başarılar, mutluluklar için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

    Arkanızdan gülümseyerek bakarken sizleri gururla anacağım. Çünkü Türkçe adına konuşursak şiir saatlerimizle, antolojilerinizle(şiir defterleriniz Türk ve dünya şairleri antolojisi oldu aslında), ezberlerinizle ; kitap sınavlarınızla , kitapları en az yirmi cümleyle değerlendirmelerinizle ( O sınavlarda bana çok dua edip sevgilerinizi sunmuş olabilirsiniz L ); sizlerin bireysel olarak okuduğunuz kitaplarla ; yazar söyleşilerimizle; en az altı sözcükle kurduğunuz cümlelerle; yazdığınız  kompozisyonlarınız, öykülerinizle; çıkarttığınız kitaplarla; bayram konuşmaları; şiir yorumlama yarışmalarıyla; (arkadaşlarımızın başarılarından duyduğunuz heyecan ve mutluluklarla ); hazırlıklı ve hazırlıksız konuşmalarınızla ; sunduğunuz haberler,  kendi gazetelerinizdeki köşe yazılarınızla çözdüğünüz  koli koli testlerl ve daha sayamadığım  alt yapınızı güçlendiren, içinizdeki cevherleri  ortaya çıkaran çalışmalarınızla sizleri içim çok ama çok rahat olarak gönderiyorum .

   Hayatınızın yeni döneminde sizden  başlangıçta daima hatırınızda tutmanızı , ilerleyen zamanlarda bunu yaşam felsefesi haline getirmenizi  istediğim birkaç nokta var. Bir gün gücünüz olmadığını düşündüğünüzde veya  kaybettiğinizi  sandığınızda ; kendinizi sınırlanmış ve sınırlamış olarak gördüğünüzde  lütfen kendinizi yanınıza alarak  sakin bir mekana çekilin. İçinizdeki gücü, cevheri  görmek , hissedebilmek için; içinizdeki devi harekete geçirebilmek için kendinize  derin bir yolculuk yapın.  Bu güç ben de yok diyeceğiniz zamanlar olacaktır. O zaman hayatınız boyunca başardığınız en küçük adımları izleyin.Çünkü  büyük adımlarımız o küçücük adımlarımızın bileşkesidir. O küçücük  sandığınız adımlar; yürümeyenler  için dev adımlardır. Siz,  o adımları başardıysanız diğer adımları neden başaramayasınız?  İstediğimiz noktaya gelmek, bizi mutlu edecek hayatı yakalamak için yapamadıklarımıza değil yaptıklarımıza baktığımızda yol alabiliyoruz.

   Canlarım, lütfen her engelin de her adımın da biz olduğunu daima hatırlayalım. Sizleri çok ama çok seviyor ve hayattan zevk alarak yaşamanızı yürekten diliyorum.

                                         2012- 2013 Mezunlarıma                                                                                

                                        

mutluluk

MUTLULUĞUN RESMİNİ YAPABİLİR MİSİN , ABİDİN?
  •  Mutluluğun resmini yapabilir misin, Abidin? Nazım'ın ressam arkadaşı Abidin Dino'ya yönettiği şiir: Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? işin kolayına kaçmadan ama gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil ne de ak örtüde elmaların ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? 1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin? Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?
  •        Nazım Hikmet
  •        Nazım , Abidin Dino'dan işin kolayına kaçmadan bir resim istemiş arkadaşından. Öyle işin kolayına kaçmadan. Mutluluğun resminin arandığı günlerde ben de " işin kolayına kaçarak kendi mutluluğumun resmini yazmak istedim." İşin kolayı da olsa bu resmi ben yaşadım çünkü.
    İstanbul'da bir pazar tam da tatile girmiş olmanın rehavetiyle öğlene kadar uyumuşum. Bir saatlik yatak keyfinden sonra kahvaltı, ev işleri vs. derken akşam olmuş.
    Bi ara dışarı çıkmam ve bir banka işini halletmem gerekiyordu. Mis gibi havayı içime çeke çeke ağaçlı yolda ağır adımlarla salına salına yürüdüm. Caddeye çıkmadan yağmur çiselemeye başladı. Köyde yağmur yağdığında pıt pıt düşen damlalar taprakla buluştuğu an minnacık bir toz bulutu çıkartır, toz bulutunun ortasında kuru toprak damlacığının çukuru gerisinde bırakırdı. Her damlacık çukurundan buram buram, saç üzerinde pişen köy ekmeği kokusu yoğunluğunda toprak kokardı. İçime doldururdum o kokuları.
    İstanbul'un sokağında da havayı ciğerime çektim lakin ... Ama ağaçların yapraklarında ıslanan tozun hafif bir kokusu burnıuma çarptı.
    Eve dönüp şemsiye alıp almama konusunda kısa bir tereddüt yaşadıktan sonra boşver nolacak ki, kaç damla yağacak sani, dedim kendi kendime. Oysa meteoroloji dünden yoğun yağmurları haber vermişti.
    Yürüdüm. Bankamatiklerde gerekenleri yaptım derken şakır şakır yağmur sesi. Bir an "eyvah!" paniği. Ardından nolacak ki Nurhan, kaç adımlık ki evin. Birazcık ıslanırsın dedim.Yağmurun sesini dinleyerek işlerimi tamamalayıp bankanın önünde yağmurun biraz dinmesini bekledim.
    İşte o an yağmurun güzelliği beni sarmaya başladı. Büyük bir kalabalıkta birbirinin üzerine doğru kontrolsüzce yürüyen insanlar gibi yağmur damlaları birbirine çarpıyordu.Islamamanın rahatlığıyla hayran hayran izledim.  Tekerin dönüşüyle su sesleri etrafa yayılıyor, arabaların ışıklarının önündeki damlalar  aniden  sonsuz sayıda ve telaşlı telaşlı düşüyor yere. Arabanın gerisinde kalan loşlukta çok az yağıyor sanıyorsunuz. Dakika başı yağmurun temposu değişiyor. An geliyor şakır şakır seslerini dinliyorum, an geliyor vızır vızır geçen arabaların önünde koşan damlarlın peşine takılıyorum. Ey tabiat, ey doğa.Ne kadar da mükemmel ve güçlüsün.Bir anda sokakları müthiş bir ses  ve renk ahengiyle cümbüş alanına çevirdin. 
       Neden saklanıyordum ki yağmurdan. O damlacıklar şıpır şıpır alnıma, saçlarıma , omuzlarıma çarpabilir.Neden bu histen kendimi mahrum ediyorum ki…
       Taytımın paçalarını dizlerime doğru sıvayarak yola fırladım.Yağmuru tüm bedenimde hissetmek istiyordum. Denizde ıslanmışım gibi, ıslatsın beni
       Hissettiğim huzuru, zevki, coşkuyu bedenimde de yaşayayım.saçlarıma, omuzlarıma dökülmeye başladı damlalar. Çıplak omzundan , yüzümden yavaş yavaş aşağıya inişini yaşamak istiyordum.İnce ince tenimde inen birkaç su damlası .Hayır, hayal ettiğim gibi değil. Hızlı hızlı yuvarlanan, dökülen damlalar damla olmaktan çıkıp daracık su yolu oluşturdular bedenimde.
       Adımlarımı hızlandıracaktım derken b,ir an yerimde durakladım. Şekspir geldi aklıma.8B sınıf. Şiir ezberleme etkinliğinde sınıfın yüzde ellisine yakınının kısa ve hoş diye tercih ettiği şiir.Yağmuru seviyorum diyorsun/…..
     …..Beni de sevdiğini söylüyorsun, işte ben de …..
     
    Sıralı sırasız ortaya çıkan dizeler bana ne yapmam gerektiğini çok net bir şekilde söylediler. Adımlarım küçüldü, şekspir , 8B , yüreğim, coşkum, sevincim büyüdükçe büyüdü.
      Yağmuru seviyorum, diyorsun;
      Şemsiyeni açıyorsun.
      Güneşi seviyorum diyorsun…
     
     Ben yağmuru seviyordum.sevgimi yaşamak için bu anlar bana sunulmuş bir hazineydi. İstediğim kadar ıslanabilirim. Yağmurda çimebilirim.İçimdeki şarkıları söyleyebilirim.O kısacık yolu upuzun bir orman yoluna çevirebilirim. Ayaklarım sabitleştikçe yağmura iyice gülümsemeye  başladım. Ağaçların yapraklarına dökülen yağmurları izleyerek yürüdüm. Bu arada başımı kaldırmadan geçtiğim sokağımda , üzerinde hayli küçük küçük meyveleri bulunan armut ağacı olduğunu fark ettim. Lambanın ışığıyla sarımsı görünen armutlar  ışıldıyordu.
     Ne güzel  Sokakta tek başınayım .. Sessizliğin hakimiyetini yağmur parçalıyor.Ayak seslerimi dahi duymadığımı fark ediyorum.  . Allahım, cennette miyim? Bu ne güzel bir  saadet. Ne müthiş bir huzur.
        Kapıdaki bankta oturmak istediysem de cesaret edemedim yağan yağmurun altında bankta oturmamım sağlıklı değerlendirilmeyeceğini düşündüm.  ( !)
       Camdam serüvenime devam ettim.
      Balkona geçtim.radyomu yanıma alıp müzik eşliğinde yağmurun bahçedeki  oyununu izlemeye devam ettim.
         Kendimi her şeyden o kadar başarılı bir şekilde soyutladım ki, ne gam ne kasavet…Mutluluk ,mutluluk, mutluluk…
      Hayatta mutluluktan daha büyük bir zenginlik var mı? Doğa içinde buna gayet emin yanıt veriyorum:Hayır.  Hissettiğim bu mutluluğu bana hangi para veya kişi veya mekan sağlayabilir ki! Günde en az iki kez altından geçtiğim armut ağacını görmemişim. Benim görmemem ağacın varlığını yok etmiyor .
       Ben ağacı bu akşam gördüm. O hep ordaydı. Mutluluk her zaman her yerde.
        İşin kolayına kaçsam da sevgili Nazım, mutluluk benim hislerimde, gördüklerimde; onu ruhumla özdeş kılmayı isteyip istemememde. Ve ben mutluluğu iliklerimde dolaştırıyorum.
    Çünkü  
       Mutluluk aldığın nefeste
  •   Parmağını kımıldatabilmekte    Kendine yetebilmekte
      Muhtaç eli tutabilmekte
    Bir çocuğun ürkek bakışlarını yüreklendirmekte
      Yağmurda ıslanmakta
    Sırılsıklam olmuş saçlarını yıkayıp kurutmakta  mutluluk
    Başında dönen sivrisineği kovalamakta
  • Gecedeki ışığı görebilmekte Mutluluk başını kaldırdığında  tependeki salkım saçak armutları  görebilmekte.    
     
        İşin kolayına kaçarak da olsa mutluluğa gözlerini açanlara selam olsun. 
     
                                                                                                     
                                                                                                   30 Haziran 2013
     
     
     
                             
             Korkuyorum
    Yağmuru seviyorum diyorsun, Yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun... Güneşi seviyorum diyorsun, Güneş açınca gölgeye kaçıyorsun... Rüzgarı seviyorum diyorsun, Rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun... İşte,bunun için korkuyorum; Beni de sevdiğini söylüyorsun...
     
            William Shakespeare
  • 28 Mayıs 2013 Salı

    BİR ÜLKE DÜŞLÜYORUM


    BİR ÜLKE DÜŞLÜYORUM

    Düşüncelerim ne olursa olsun devletimin, yasaların onları koruduğu

    Bir ülke düşlüyorum:

    Dinim, ırkım, dilim, düşüncem ne olursa olsun herkesle eşit koşullarda yaşama hakkım olsun;

    Bir ülke düşlüyorum ::

    Girdiğim ortamda dinim, dilim , milletim sadece beni ilgilendirsin.

    Bir ülke düşlüyorum

    Değerlerimin devletim tarafından korunsun; halkım bu bilinçle donansın.

    Bir ülke düşlüyorum :

    Kadın kimliğim sadece özel hayatımda beni ilgilendirsin; toplumumda kadınla  erkeğin İNSAN oldukları İNSAN HAKLARINA SAHİP olduğu BİLİNCİ  halkımın temel kültürü olsun.Bu kültür asırlık çınarlar gibi kök salsın ülkemde..

    Bir ülke düşlüyorum:

    İstediğim anda istediğim HER ŞEYİ satın alabileyim.

    İstediğimi özel yaşamım içinde  istediğim anda içebileyim, yiyebileyim.

    Bir ülke düşlüyorum:

     İnsanlarım ve ben ülkemde değerlerimizin, canımızın, malımızın :

    devletimiz tarafından korunduğuna koşulsuz şartsız güvenebileyim.

    Bir ülke düşlüyorum :

    Erkeklerimizin çok içtiklerinde kadınlarını , kızlarını , çocuklarını değil de            KENDİLERİNİ DÖVDÜKLERİNİ duyacağım.

    Bir ülke düşünüyorum:

    Toplumumda kadınların yasalarla eşine, sevgilisine, topluma karşı gerektiği kadar korunduğu,

    Bir ülke düşlüyorum :

    Eşine içerek ya da içmeden el kaldırmanın, insan dövmenin aklın köşesine dahi getirilmeye cesaret edilmediği

    Bir ülke düşünüyorum:

    İnsanın kendi değerinin farkında olduğu ; trafikte canavara dönüşmediği

    Bir ülke düşlüyorum :

    Trafik cezalarının çok yüksek olduğu, kuralları ihlal etmeye kimsenin cesaret edemeyeceği

    Bir ülke düşlüyorum :

    Liderlerimin karşı olduğu görüşleri anlatırken insanları aşağılamadığı; hakaret etmediği

    Bir ülke düşlüyorum :

    Eleştirilerin kişiliklere değil  eylemlere, politikalara yönelik olduğu

    Bir ülke düşlüyorum :

    Yetki sahibi kişilerin çocuklarımıza insan haklarının korunması, uygulanması konusunda  doğru bir örnek olduğu

     Bir ülke düşlüyorum :

    İnançların  sadece ve sadece kul ile Allah arasında yaşandığı; inançların siyasetten uzak olduğu

    Bir ülke düşlüyorum :

    Bir ülke düşlüyorum liderlerimizin görüşlerini benimsedikleri  zatı muhteremleri ziyaretlerini, kişisel ilişkilerini devlet işiymiş; haber programlarında değil aile sohbetlerinde anlattığı

     

    BİR ÜLKE DÜŞLÜYORUM:

    İNSANIN İNSANA KULLUK ETMEYECEĞİ

    İNSANIN İNSANCA YAŞADIĞI

     

    BİR ÜLKE DÜŞLÜYORUM…..